9 Ocak 2013 Çarşamba

TÜRKİYE’DE FUTBOL ANLAYIŞI

Ülkemizdeki futbol, gerçek anlamındaki futboldan çok uzak bir konumda şuan. Eğer öyle olmasa idi kulüplerimiz Avrupa’da başarılı olur, yerli oyuncularımız kulüp kadrolarında çoğunlukta olur, milli takımımız turnuvalarda başarı yakalamak bir kenara o turnuvalara rahat katılım sağlamış olurdu. Türkiye’de futboldan önce futbolun anlayışı bile çok farklı…Futbolcular 90 dakikayı doldurup parasını almanın peşinde. Takımın durumu, taraftarın istekleri, oynama isteği sadece zaman doldurmanın bile önüne geçememiş durumda. Takım yöneticileri de, takımın başarı durumundan ziyade maliyet durumunu düşünüyor. Bilet fiyatlarını yüksek tutup bilet gelirinden maliyetini artırmayı düşünüyor ama bilet fiyatlarına cazip fiyatlar biçip stadyumlarını tıka basa doldurup takımın kazanması halinde alacağı galibiyet primini hiç hesaba katmıyor. Transfere harcanan para konusunda Avrupa’da ilk 5’e giren ülkemiz ülke puanı sıralamasında 13.sırada. En basitinden kulüplerin orijinal formaları bile önemli. Taraftarların neredeyse %70’i orijinal forma kullanmıyor. Fiyatlar o kadar uçuk ki; sahte üretim yapanlara gün doğuyor ya da taraftar stadyuma rengarenk kıyafetlerle geliyor. Avrupa’da orijinal ürünler makul fiyatlarda oluyor. Taraftarlar hem orijinal ürün satın alıp takımına katkıda bulunuyor hem de stadyumda sadece tuttuğu takımın renkleri ile bütünleşiyor. Türkiye çok mu kötü peki futbolda? O kadar da kötü değil bence. Sistem çok farklı ve böyle sonuçlar ortaya çıkıyor. Türkiye’de ligin profesyonelliği arttıkça futbol kalitesi düşüyor. Alt liglerde para az, reklam az, rant az ama mücadele gücü çok fazla. Amatör ruh dedikleri bu olsa gerek. Sahada son dakikaya, son damla tere kadar koşmak ve mücadele etmek. Bir hafta sonu deneyin. Cumartesi günü bir Spor Toto Süper Lig mücadelesi izleyin. Pazar günü de PTT 1.Lig mücadelesi izleyin. Aradaki tempo ve mücadele farkı bariz bir şekilde görülecektir. Bir de alt liglerin Süper Lig’den farkı; taraftarların memleket takımlarını tutmasıdır. 3 büyük 5 büyük diye bir şey yoktur alt liglerde. Avrupa’da da durum böyledir. O yüzden her maçta her takımın stadyumu dolu doludur. Örneğin Almanya’da bir vatandaş Düsseldorf’ta doğmuşsa Bayern Munich’i desteklemez kendi takımını destekler. Aynı şekilde İngiltere’de Colchester’de doğan bir vatandaş şehrinin takımı ülkesinin 3.kademe liginde yer alsa da kendi takımını tutar. Böylece sadece futbol takımı değil kendi şehrini destekleyen taraftarlar sayesinde ülkedeki şehirlerin kalitesinde de bir artış görülecektir. Türkiye spor kulüpleri ve milli branşlarda dışarıda başarılara imza atmayı, büyük organizasyonlara ev sahipliği yapmayı istiyorsa sadece tesis inşa edip kadrolarına pahalı oyuncular katarak bunu yapamaz. Kendi yerli oyuncusunu profesyonel yapıp yabancı oyuncular düzeyine yaklaştırmadıkça, yurt dışından yetenek avcılığıyla medet umma ile bir yerlere gelmesi çok zor. Birçok şeyin değişmesi lazım. İnşallah bu değişim süreçlerinden ülke olarak başarı ile çıkar ve istenilen düzeye ulaşırız.

Kaynak: http://www.sporajans.com.tr/EditorNews.asp?ID=4927#.Uo9azdLIZtY