Dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık taraftar
olayları olurdu. En azından, Passolig sistemine kadar diyelim. Passolig
sayesinde(!) stadyumlar zaten boş olduğu için çok fazla olay da çıkmıyor. 17
Eylül 1967 tarihi, Kayseri ve Sivas özelinde tüm Türkiye’de büyük bir olaydır.
Olayların başlangıcı, kıvılcımıdır; çünkü olay sadece o tarihte olmamış, o
günden sonra da olumsuz olaylar, can sıkıcı bir biçimde devam etmiştir. O
tarihte ne mi olmuştu? Kayseri’de
oynanan Kayserispor-Sivasspor maçında taraftarlar arasında gerginlik çıkmıştı
ve olayın yarattığı panikle 43 kişi ezilme ve havasızlık sonucu hayatını
kaybetmişti. Haberin Sivas’a ulaşması sonucu Sivas’ta bulunan Kayserililerin
işyerleri saldırıya uğramıştı. Çıkan olaylar nedeniyle iki takıma da 17 maç
saha kapama cezası verilmiş ve takımların 5 yıl boyunca aynı grupta mücadele
etmemesine karar verilmişti. 23 yıl boyunca da karşı karşıya gelmemişti.
Olaylardan sonra 26 taraftar gözaltına alınmış, Sivas’ta krizi iyi yönetemediği
gerekçesi ile emniyet müdür görevden alınmış, vali istifa etmişti. Dönemin
Başbakanı Süleyman Demirel, yaşanan olayların ardından Rusya ziyaretini iptal
etmiş ve radyodan şu mesajı yayınlamıştı: “Şuursuz tahriklerle devam ettirilmek
istenen bu hadisenin, futbol tarihimizde tek kalmasını temenni ederim.”
O günkü futbol maçında, gelenlerden 43 kişi geri
dönemedi ve yüzlerce kişi yaralı halde evine dönebildi. Üzerinden 48 yıl geçti.
Bir ihmal olduğu ile ilgili iddialar hala devam ediyor. Belki tribün ve
güvenlik olarak ihmal var; ama Sivaslılar, yakın bir deplasman olmadığı halde,
ligin henüz başları olduğu halde, Sivasspor taraftarları 40 otobüs, 20 minibüs
ve trenle gelmişlerdi Kayseri’ye. Maçın 20. dakikasında Kayserispor, Küçük
Oktay ile 1-0 öne geçiyor. Ne olduysa bu golden sonra oluyordu. Kayserili
taraftarlar golü kutluyordu tribünlerde. Bu durum Sivassporlular tarafından
tepkiyle karşılanıyor ve tanıkların anlatımına göre, Sivaslı taraftarlar
Kayserililerin bulunduğu tribüne taş atmaya başlıyordu. Taşlar ile gerginleşen
ortam, Kayserili taraftarların taş, sopa ve bıçaklarla misafir tribüne
yönelmesi ile iyice gerginleşiyordu. Ev sahibi takım taraftarının, kendilerinin
olduğu tribüne hareketlenmesi neticesinde demir kapılara yönelen
Sivassporlular, stadın bozuk düzeni, bu tarz bir izdihamın yarattığı panik
ortamı ve havasızlık neticesinde çok zor anlar yaşıyorlardı. Bu esnada 41
taraftar can verdi; 300’e yakın kişiyse taş, sopa ve bıçak darbeleri ile
yaralandı.
Olayın ardından stadın dışına çıkan Sivaslılar, 60’a
yakın araca saldırıyordu. Bunu duyan Kayserililer de Kayseri’de bulunan Sivas
plakalı araçlara saldırıyordu. Bu olayların Sivas’ta duyulması ise tehlikeli
işlere sebep olacağının sinyallerini veriyordu. Sivaslılar, o dönemde Sivas’ta
ekonomik olarak etkin durumda bulunan Kayserililerin dükkanlarına saldırıyordu.
Bu olaylar sadece bir maç yüzünden oluyordu. Tabi görünürde maç yüzünden!
Olayla ilgili, o maçta golü atan Oktay Aktay, (Küçük Oktay) üzgünlüğünü şu cümlelerle dile getiriyordu:
“Keşke ayağım kırılsaydı da gol atmasaydım. Dün gece gözlerimin önüne
tribünlerdeki insanların hali gelince ağlamadan edemedim. Keşke yenilseydik de
bu olaylar çıkmasaydı. 15:30’da tribünlerde olaylar başlayınca soyunma
odalarına kaçtık. Gece 21:00’e kadar burada kaldık. Sadece çığlıkları
duyuyorduk. Başımıza bir bekçi dikip gittiler. Tek bir bekçi ile korunduğumuzu
bilseler bizi herhalde öldürürlerdi. Stadyumdan çıktığımızda hava kararmıştı.
Türkiye karayolları işletmeleri arabalarıyla şeker fabrikasına götürüldük.
Sonra da Sivas’a ulaştırıldık. Halk sokaklarda bizi bekliyordu. Kimi oğlunu
soruyordu kimi kardeşini. Bir yandan bizi suçlar gibiydiler. İki-üç gün sokağa
çıkamadık. Sonra bütün futbolcular kentten ayrıldık. Bir hafta sonra geri
döndük. İlk idmanımızda ağaçlara kadar seyirci doluydu. Korkunç bir tezahürat
vardı. 1970’te de İstanbul’a döndüm. Olayların nedeni cahillik bence. Yazık bir
sürü insan öldü.”
Olayların nedeni futbol değildi. Olmazdı. Olamazdı
çünkü! Futbolsa eğer; futbol bir oyun, her oyunda olduğu gibi kazanmakta var
kaybetmekte. Bu oyunun, sporun doğasında var. Sebebi cahillik! Futbola, bir
spor ya da oyun gözüyle bakamamak. Tarihe, ‘facia’ kelimesi ile geçen olayın
sporla, futbolla birlikte anılması bile acı verici. 23 yıl karşı karşıya
gelemeyen Kayserispor ve Sivasspor, bir sonraki maçlarını 9 Aralık 1990’da
Sivas 4 Eylül Stadı’nda oynadı ve iki takım arasındaki buzlar çözüldü. Böyle
olacak zaten. Olmalı da! Spor da rekabet varsa eğlenceli olur zaten. Bir takım
olmadan diğerinin anlamı yok.
Şimdi sorun yok; ama o olaylarda ölenlerin aileleri
vardı. Çocuğu, eşi, kardeşi, anne-babası… Onlara kendilerinden bir parçayı;
ağabeyi, babayı, eşi, oğulu kendilerinden ve hayattan koparan şeyin futbol
olduğunu söylediler belki de… Belki de sorumlunun olayı yaşayan diğer taraf
olduğunu düşündüler. 48 sene geçti üzerinden. 43 kişiyi öldürecek, yüzlerce
kişiyi yaralayacak, arabalara ve işyerlerine zarar verecek, dönemin
başbakanının bile yurtdışı ziyaretini iptal ettirecek sorun neydi ki? Umarım,
bu istenmeyen acı olaylar sadece geçmişte ve böyle yazılarda kalır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder