14 Mayıs 2017 Pazar

“Keşke ayağım kırılsaydı da gol atmasaydım?” (1967 Kayseri Faciası)

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık taraftar olayları olurdu. En azından, Passolig sistemine kadar diyelim. Passolig sayesinde(!) stadyumlar zaten boş olduğu için çok fazla olay da çıkmıyor. 17 Eylül 1967 tarihi, Kayseri ve Sivas özelinde tüm Türkiye’de büyük bir olaydır. Olayların başlangıcı, kıvılcımıdır; çünkü olay sadece o tarihte olmamış, o günden sonra da olumsuz olaylar, can sıkıcı bir biçimde devam etmiştir. O tarihte ne mi olmuştu?  Kayseri’de oynanan Kayserispor-Sivasspor maçında taraftarlar arasında gerginlik çıkmıştı ve olayın yarattığı panikle 43 kişi ezilme ve havasızlık sonucu hayatını kaybetmişti. Haberin Sivas’a ulaşması sonucu Sivas’ta bulunan Kayserililerin işyerleri saldırıya uğramıştı. Çıkan olaylar nedeniyle iki takıma da 17 maç saha kapama cezası verilmiş ve takımların 5 yıl boyunca aynı grupta mücadele etmemesine karar verilmişti. 23 yıl boyunca da karşı karşıya gelmemişti. Olaylardan sonra 26 taraftar gözaltına alınmış, Sivas’ta krizi iyi yönetemediği gerekçesi ile emniyet müdür görevden alınmış, vali istifa etmişti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, yaşanan olayların ardından Rusya ziyaretini iptal etmiş ve radyodan şu mesajı yayınlamıştı: “Şuursuz tahriklerle devam ettirilmek istenen bu hadisenin, futbol tarihimizde tek kalmasını temenni ederim.”

                         

O günkü futbol maçında, gelenlerden 43 kişi geri dönemedi ve yüzlerce kişi yaralı halde evine dönebildi. Üzerinden 48 yıl geçti. Bir ihmal olduğu ile ilgili iddialar hala devam ediyor. Belki tribün ve güvenlik olarak ihmal var; ama Sivaslılar, yakın bir deplasman olmadığı halde, ligin henüz başları olduğu halde, Sivasspor taraftarları 40 otobüs, 20 minibüs ve trenle gelmişlerdi Kayseri’ye. Maçın 20. dakikasında Kayserispor, Küçük Oktay ile 1-0 öne geçiyor. Ne olduysa bu golden sonra oluyordu. Kayserili taraftarlar golü kutluyordu tribünlerde. Bu durum Sivassporlular tarafından tepkiyle karşılanıyor ve tanıkların anlatımına göre, Sivaslı taraftarlar Kayserililerin bulunduğu tribüne taş atmaya başlıyordu. Taşlar ile gerginleşen ortam, Kayserili taraftarların taş, sopa ve bıçaklarla misafir tribüne yönelmesi ile iyice gerginleşiyordu. Ev sahibi takım taraftarının, kendilerinin olduğu tribüne hareketlenmesi neticesinde demir kapılara yönelen Sivassporlular, stadın bozuk düzeni, bu tarz bir izdihamın yarattığı panik ortamı ve havasızlık neticesinde çok zor anlar yaşıyorlardı. Bu esnada 41 taraftar can verdi; 300’e yakın kişiyse taş, sopa ve bıçak darbeleri ile yaralandı.

                             

Olayın ardından stadın dışına çıkan Sivaslılar, 60’a yakın araca saldırıyordu. Bunu duyan Kayserililer de Kayseri’de bulunan Sivas plakalı araçlara saldırıyordu. Bu olayların Sivas’ta duyulması ise tehlikeli işlere sebep olacağının sinyallerini veriyordu. Sivaslılar, o dönemde Sivas’ta ekonomik olarak etkin durumda bulunan Kayserililerin dükkanlarına saldırıyordu. Bu olaylar sadece bir maç yüzünden oluyordu. Tabi görünürde maç yüzünden! Olayla ilgili, o maçta golü atan Oktay Aktay, (Küçük Oktay)  üzgünlüğünü şu cümlelerle dile getiriyordu: “Keşke ayağım kırılsaydı da gol atmasaydım. Dün gece gözlerimin önüne tribünlerdeki insanların hali gelince ağlamadan edemedim. Keşke yenilseydik de bu olaylar çıkmasaydı. 15:30’da tribünlerde olaylar başlayınca soyunma odalarına kaçtık. Gece 21:00’e kadar burada kaldık. Sadece çığlıkları duyuyorduk. Başımıza bir bekçi dikip gittiler. Tek bir bekçi ile korunduğumuzu bilseler bizi herhalde öldürürlerdi. Stadyumdan çıktığımızda hava kararmıştı. Türkiye karayolları işletmeleri arabalarıyla şeker fabrikasına götürüldük. Sonra da Sivas’a ulaştırıldık. Halk sokaklarda bizi bekliyordu. Kimi oğlunu soruyordu kimi kardeşini. Bir yandan bizi suçlar gibiydiler. İki-üç gün sokağa çıkamadık. Sonra bütün futbolcular kentten ayrıldık. Bir hafta sonra geri döndük. İlk idmanımızda ağaçlara kadar seyirci doluydu. Korkunç bir tezahürat vardı. 1970’te de İstanbul’a döndüm. Olayların nedeni cahillik bence. Yazık bir sürü insan öldü.”

                               

Olayların nedeni futbol değildi. Olmazdı. Olamazdı çünkü! Futbolsa eğer; futbol bir oyun, her oyunda olduğu gibi kazanmakta var kaybetmekte. Bu oyunun, sporun doğasında var. Sebebi cahillik! Futbola, bir spor ya da oyun gözüyle bakamamak. Tarihe, ‘facia’ kelimesi ile geçen olayın sporla, futbolla birlikte anılması bile acı verici. 23 yıl karşı karşıya gelemeyen Kayserispor ve Sivasspor, bir sonraki maçlarını 9 Aralık 1990’da Sivas 4 Eylül Stadı’nda oynadı ve iki takım arasındaki buzlar çözüldü. Böyle olacak zaten. Olmalı da! Spor da rekabet varsa eğlenceli olur zaten. Bir takım olmadan diğerinin anlamı yok.

Şimdi sorun yok; ama o olaylarda ölenlerin aileleri vardı. Çocuğu, eşi, kardeşi, anne-babası… Onlara kendilerinden bir parçayı; ağabeyi, babayı, eşi, oğulu kendilerinden ve hayattan koparan şeyin futbol olduğunu söylediler belki de… Belki de sorumlunun olayı yaşayan diğer taraf olduğunu düşündüler. 48 sene geçti üzerinden. 43 kişiyi öldürecek, yüzlerce kişiyi yaralayacak, arabalara ve işyerlerine zarar verecek, dönemin başbakanının bile yurtdışı ziyaretini iptal ettirecek sorun neydi ki? Umarım, bu istenmeyen acı olaylar sadece geçmişte ve böyle yazılarda kalır…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder